|
|
|
12.02.2018
Gıdada tehlikeli oyun - 1
Son yıllarda çevremde kiminle karşılaşsam çoğunun yakınları ya kanser olmuş yada daha önce ismini hiç duymadığımız değişik türden hastalıklara yakalanmış. Artık Kanser hastalığı günümüzde soğuk algınlığı gibi normal hastalık haline geldi. Toplum olarak bizler genelde kansere sigara ve alkol kullanan insanlar yakalanır diye bilirdik. Araştırmalara göre meğer son yıllarda alkol ve sigara kullanmayan insanlar da kansere yakalanıyormuş. Çevremdeki doktorlara günümüzde neden bu kadar kanser ve ismini yeni yeni duyduğumuz hastalıklar arttı diye sorduğumda, “Hocam bu hastalıkların bir çok nedeni var, ancak en önemlisi tükettiğimiz gıdalar” cevabını veriyorlar. Bencede hastalıkların en önemli nedeni gıdalar. Ne yiyoruz, ne içiyoruz, yediğimiz yiyeceklerin içtiğimiz içeceklerin içinde ne var bilmiyoruz. Toplum olarak da araştırma yapma gibi kültürümüz olmadığı için önümüze konulan her şeyi abur cubur yiyip içip tüketiyoruz. Bu hastalıkların başlıca nedenlerinden biri Türk tarımının bitmiş olması. Ülkemizin kendisine has, toprağına uygun çok güzel lezzetli yerli tohumları yok oldu. Ülkemizde yerli tohum diye bir şey kalmadı. Bırakın yerli tohumu tarım diye bir şey kalmadı.
İsrail'in sinsi ve iğrenç oyunu
Köylerde insan kalmadı. Kalan köylülerin çoğu, “Tarlayla tarımla ne uğraşayım, devlet bana 'ihtiyaç sahibi çalışmıyor diyerek maaş veriyor. Devletin verdiği para bana yetiyor. Yan gelip yatmak varken şimdi tarlaya gidip neden yorulayım, neden tarlayla uğraşayım' diyor. Bir avuç toprağı olan biri heves edip bir şeyler dikeyim dese tohum bulamaz. Ancak İsrail’den gelen tohumları alıp kullanacak. Bu tohumlar, genetiğiyle oynanmış ve içinde her türlü pisliklerin olduğu tohumlar. “Hocam tamam tohumların genetiğiyle oynanmış doğrudur, peki bu tohumların içinde ne gibi pislik olabilir” diyebilirsiniz. Kardeşlerim İsrail devleti siyasi ve stratejisine göre ihraç ettiği ülke insanlarının genetik yapısına uygun tohumlar üretiyor. İsrail’in sinsi, tehlikeli bu pis iğrenç oyunu sadece bizim ülkemize değil, başka ülkelerede aynı şekilde oynamakta. Bu tohumlardan üretilen sebze ve meyveleri tüketen toplumlarda kısırlık, kanser, alerjiğe bağlı hastalıklar ve ismini yeni duymaya başladığımız hastalıklar görülüyor. Bu biyolojik tarım ilaçlarıyla İsrail adeta soykırım yapmakta.
Küresel baronlar organize ediyor
Tabi bu işin siyasi tarafı olduğu gibi birde ekonomik tarafı var. Sanmayın ki bu gıda teröristleri sadece bizim ülkemizde var. Bu terörün başını Amerika’da yaşayan Yahudiler çekiyor. Küresel baronlar tarafından organize ediliyor. Kardeşlerim uyanık olalım uyanık. Gözünü para bürümüş, kan emiciler, milletin sağlığıyla, dini hassasiyetiyle oynayan şerefsiz gıda teröristleri, yediğimiz yiyeceklerin içine bakın neler katıyorlar. Mesela bazı firmalarda yoğurdun kıvamını artırmak için domuz derisinden yapılan jel konuluyor. Una ve hamura domuz kılı saçından yapılan E920 konuluyor. İthal hayvan yeminde domuz kemiği ve domuz kanı var. İthal salam ve sucukların içindeki beyaz noktaların domuz yağı olduğu söyleniyor. Bazı kek ve pastalarda ucuz olduğu için domuz yağı kullanılıyor. Çoğu et suyu tabletlerinde, hazır köfte harçlarında, hamburger, hazır çorbalarda, kuruyemiş, sakız, cipslerde, dondurmalarda, renkli yoğurtlarda, salata sosu, çiğköfte ve benzeri bir çok üründe bulunan Çin tuzunda domuz var. Kimi ithal donmuş yağlarda domuz olduğu gibi domuzun kök hücresinden laboratuvarlarda kırmızı et bile yapıyorlar. Müslüman topluma neler yedirdiklerini görüyorsunuz değil mi? Geçmişte Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı denetimlerde bu pislikler ortaya çıkmıştı. Peki bu gözünü para bürümüş, insanların sağlıyla oynayan gıda teröristlerine caydırıcı yaptırımlar yapıldı mı? Hayır yapılmadı. Eğer bu kansızlara gereken yaptırımlar cezalar uygulanmış olsaydı bugün gıda teröristleri faliyetlerine devam etmezlerdi. Devamı bir sonraki yazımda.
|
|
|
|